Orhan Kotan'ın ailesi: Ahmet Kaya'ya hakkımızı helal etmiyoruz!

Orhan Kotan'ın ailesi: Ahmet Kaya'ya hakkımızı helal etmiyoruz!

Kürt siyasetçi ve şair Orhan Kotan'ın eşi Mehtap Bora vengma.net sitesinde Ulaş Boz'a verdiği röportajda, Orhan Kotan'ın siyasi fikirleri, tanışmaları ve evlilikleri, hastalığı ve ölümü ilgili ayrıntılı bilgileri paylaştı. Mehtap Bora'nın paylaştığı ve şimdiye kadar bilinmeyen bir diğer önemli bilgi Orhan Kotan'ın Ahmet Kaya ile yaşamış olduğu küskünlük oldu. 

Mehtap Bora, siyaset ve müzik dünyasının önemli iki ismi Kotan'ın Kaya ile olan ilişkisinin, Kaya'nın kendisine ait "Dosta Düşmana Karşı" şiirini bestelemesiyle başladığını, Kotan'la birlikte besteyi çok beğendiklerini anlatıyor. Ancak sonrasında Kotan ile Kaya'nın aralarının telif hakkı nedeniyle açıldığını ve bir daha konuşmadıklarını söylüyor. 

Bora, sözkonusu küskünlüğün nasıl başladığını şöyle izah ediyor:  Ahmet Kaya-Dosta Düşmana Karşı

 

Küskünlüğün nedeni telif hakkı

"Orhan izin verdiği zaman telif hakkıyla ilgili bir şartı vardı : Gelirin Orhan’ın payına düşenini kendisine değil hapishanede yatan fikir tutuklularına verilmesini istiyordu Ahmet’ten. Ama Ahmet bunun üzerine yatmış olmalı ki O’nun evine yapılan bir ziyarette ”Ahmet, hapishanelere ne kadar gönderdin?” deyince cevap şu olmuş: (Önce hafif bir şaşkın yüz ifadesi, sonra da) “Aaa, bak unutmuştum senin payını, Gülten bana şurdan çek defterini verir misin?” Ve Orhan’a dönerek “Ne kadar istiyorsun?” diye sorunca Orhan ve beraberindekiler hemen kalkıp gitmişler. Orhan bunu bana hiç söylemedi, sorduğumda da cevap vermedi. Bana diğerleri anlattı. O garip ziyareti kızkardeşim ve eniştemle birlikte yaptıkları için biliyorum. Onlar anlattılar bana. Kendileri hayatta."

Orhan için önemli olan para değildi, O’nun değerleri başkaydı. O’nun için ezilen halkların mücadelesiydi hayatının zemin taşında duran. Kalemi ve yüreği çok güzel bir insandı ve inançlarının ticaretini hiç yapmadı. Ama tüccarlar vardır; gerçek idealleri olmayan, hedeflerinde “nereden ne kurtarırım cebime ne kadar para girer” den başka bir düşüncesi olmayanlar elbette onun çevresinde de vardı. Ama ne demişler: ölüm herkes için!"

  Mehtap Bora

 

Orhan Kotan'ın ölümünden sonra Ahmet Kaya aramadı

Bora, Kotan'ın ölümünden sonra Ahmet Kaya'nın ne cenaze törenine geldiğini ne de kendisini aradığını hatırlatarak, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'ya seslendi:  

"Ne ben ne de çocuklarım hakkımızı ne Ahmet Kaya’ya, ne Gültan Kaya’ya helal etmiyoruz. Kültürümüzde ölenin ardından konuşulmaz, belki Ahmet için bunu demem ağır kaçmış olabilir, keşke yüzüne kızgınlığımı ifade edebilseydim, ama kontağımız olmadı. En azından Gülten hayattadır, Gülten’e söylemiş olayım."

Bora, Orhan Kotan'ın Türkiye'de yayınlanmış şiir kitabının da kendisine bir örneğinin dahi gönderilmediğini ifade etti:

"Bu arada Ayşe Önal (CHP’li Şafak Pavey’in annesi) isminde bir gazeteciye de şiir kitabını bir defaya mahsus olmak üzere bastırması için telif izni vermişti. Orhan öldüğü gün kitabın çıktığı haberi geldi. O kitap daha sonra Çivi yayınları tarafından 8 defa daha basılmış ve yok satmış diye duydum. Gülmeyin bana ama diyorum ki hiç olmazsa bana bir örneğini göndermek zahmetinde bulunsalardı terbiyesiz insanlar!"

Bora, Ayşe Önal'a ve Çivi Yayınlarına da kızgınlığını dile getirerek hakkını helal etmediğini ekledi.

röportajın tamamı: http://www.vengma.net/2017/07/05/4041/

Orhan Kotan kimdir?

1944 yılında Ankara’da doğdu. Üniversite eğitimine, Ankara’da Dil-Tarih ve Edebiyat Fakültesi’nde başladı. 68 gençlik hareketinin içinde aktif görev aldı. Aynı yıl Malazgirt’e döndü. Askerliğini er öğretmen olarak yaptı.

Siyasal çalışmalarına devam etti. Dr. Şıvan hareketi içinde yer aldı. Hareket içinde bölge sekreterliğine yükseldi. 74 sonrasında ise DDKO sürecinde “Ocak Komünü” ekibinin yanında yerini aldı. KOMAL yayınevinin kuruluşuna katıldı ve yönetimini üstlendi. İkinci kitabı “Gururla Bakıyorum Dünyaya” kitabını yayınladı. Bu dönem bir çok yayın yaptı.

1976’da yayına başlayan Rizgarî dergisinin yazı kurulunda görev aldı. Rizgari sürecinde hareketin önde gelen teorisyenlerinden biri oldu. Hareketin teorik ve siyasal tezlerinin kurulmasında etkin bir rol oynadı. 1976 yılında Ankara DGM tarafından tutuklandı. 8 ay Merkez Kapalı Cezaevi’nde kaldı.

Kürdistan Komünist Partisi-Örgütlenme Komitesi’nde de yer aldı. 1980 askeri darbesi öncesinde Suriye üzerinden Avrupa’ya kaçtı. Avrupa’da Dengê Komal Yayınları’nı ve KKP-ÖK’nin yayın organı olan “Yekiti” dergisini organize etti. Partiya Rizgariya Kurdistan/Rizgari örgütünün kuruluşuna katıldı ve yönetiminde yer aldı.

“Kurdistan Press”in başredaktörlüğü sırasında ilk kez kendi imzasıyla yazılar yazmaya başladı. 1991 yılında partili arkadaşlarıyla görüş ayrılığına düştü. Marksist-Leninist görüşlerini terk etti. Yeni siyasi görüşünü yalnız savunmaya karar verdi. Örgütsel ilişkilerden çekilerek, bundan sonra bir aydını olarak çalışmalarını sürdürdü.

Yıllar süren gurbet hayatından sonra, 1995 yılında İstanbul’a döndü. Ve “Realite PRESS” gazetesinin yayınını örgütledi.

Ülserle birlikte böbrek yetmezliği sonucunda uzun yıllar diyaliz makinesine bağlı olarak yaşadı. Böbrek nakli ve kalp ameliyatları geçirdi. 9 Temmuz 1998 tarihinde öldü. Mezarı Stokholm’üm Solna semtinde Norra Haga’dadır.