Moskova'nın, Ankara'ya vereceği gizli ültimatom

İdlib’de yaşanan çatışma ve gelişmeleri değerlendiren Ortadoğu uzmanı Mustafa Peköz, bölgede savaşın artık başladığını ve hızla Türkiye sınırlarına yayılacağını belirtti.

Moskova'nın, Ankara'ya vereceği gizli ültimatom

İdlib’de yaşanan çatışma ve gelişmeleri değerlendiren Ortadoğu uzmanı Mustafa Peköz, bölgede savaşın artık başladığını ve hızla Türkiye sınırlarına yayılacağını belirtti ve İdlib'in ardından Moskova'nın Ankara'ya Afrin ve Bab'ı boşaltması için gizli bir bir ültimatom vereceğini ileri sürdü.

‘Savaş Türkiye sınırlarına doğru yayılacak’

İdlib savaşının ortaya çıkaracağı sonuçların Türkiye’yi çok yönlü etkileyeceğini belirten Peköz, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ankara’nın Suriye üzerinde kurduğu askeri ve politik stratejinin bütünüyle başarısız kalmasının ve çökmesinin tescili anlamına geliyor. İdlib’in Esad rejiminin kontrolüne girmesinden sonra bu kez Efrîn ve Bab’ın rejime teslim edilmesi istenecek. İdlib’de Türk ordu güçlerinin doğrudan varlığından bahsedemeyiz ama Efrîn ve Bab’da durum oldukça farklıdır. Bu iki bölgede Türk ordu birlikleri bulunuyor. Moskova’nın İdlib’den sonra Ankara’ya vereceği gizli ultimatom Efrîn ve Bab bölgelerini boşaltması olacaktır. Burada Şam ve Ankara askeri güçleri karşı karşıya geleceklerdir.  Ankara’nın İdlib’den çok daha büyük bir krizle karşı karşıya kalma olasılığı oldukça yüksek görünüyor.”

 ‘İdlib Türkiye’nin iç ile bölgesel stratejisini olumsuz etkiliyor’

Peköz, İdlib savaşının Türkiye’nin hem iç politik dengelerini hem de bölgesel stratejisini olumsuz yönde etkileyen bir faktör olacağını belirtti. Sayıları yüzbinlerle ifade edilen yeni bir göç dalgasının başlama olasılığına işaret eden Peköz “İdlib’de başlayan savaş nedeniyle binlerce kişinin Türkiye sınırına geldiği biliniyor. 3,5-4 milyon Suriyeli savaştan kaçarak Türkiye’ye gelmek zorunda kaldı.  Suriyelilerin Türkiye’nin iç politikasının önemli gündem maddelerinden biri olduğu dikkate alındığında yeni bir göç dalgasının sosyal patlamayı tetikleme olasılığı bulunuyor” dedi.

‘Cihatçıların Türkiye’ye geçme ihtimali yüksek’

Peköz, İdlib’i kontrol eden Heyet Tahrir Şam’ın bölgede sayıları 30 bine vardığı belirtilen cihatçıların İdlib savaşını kaybetmeleri halinde Türkiye’ye geçme olasılıklarının yüksek olduğunu belirtti. Bu cihatçıların büyük bir kısmının Hatay’a bir kısmının ise Efrîn ve Bab’a daha sonra Kilis tarafına geleceğini belirten Peköz, “Sayıları onbinlerle ifade edilen bu silahlı militanların Türkiye’ye giriş yapmaları hem içte hem de uluslararası alanda çok büyük sorunlara yol açacaktır” dedi.

‘Ankara Soçi kararlarını gerçekleştirmedi’

Putin ile Erdoğan arasında Soçi’de yapılan görüşmede, İdlib üzerinden  bir anlaşma yapıldığını hatırlatan Peköz, Türkiye’nin anlaşmayı yerine getirmediğini belirterek, şöyle devam etti:

“Anlaşmanın iki temel unsuru vardı. Birincisi çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması ve Heyeti Tahrir Şam başta olmak üzere İdlib’de bulunan İslamcı örgütlerin Hama ve çevresinden 20 km içe doğru yani İdlib merkezine doğru çekilecekler ve ağır silahlarını da teslim edeceklerdi. İkincisi ise Halep-Hama arasındaki M5 ve Halep-Lazkiye arasındaki M4 otobanları trafiğe açılacaktı. Türkiye, hem radikal İslamcıların 20 km içeri doğru çekilip ağır silahlarını teslim etmesi ve M5-M4 yollarının açılması sorumluluğunu aldı. Ancak Ankara bu iki önemli kararı da gerçekleştiremedi.  Putin, Erdoğan ile yaptığı birkaç görüşmede bunu çok açık olarak dile getirdi. Rusya Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın ‘Radikal İslamcı örgütlerinin 20 km derinlikteki alanda çekilmesinden Türkiye sorumludur’ açıklamasını sıklıkla yapması, Ankara’nın İslamcı örgütlerle olan bağının diplomatik dille teyit edilmesi anlamına gelir.”

‘Ankara ile Moskova arasında İdlib krizi büyüyor’

Ankara’nın anlaşmaya uygun davranmaması nedeniyle Rusya’nın oldukça rahatsız olduğunu ve iki ülke arasında kriz yaşandığını belirten Peköz, şunları ekledi: “Rusya, Türkiye’nin ABD ve NATO ile olan sorunları nedeniyle doğrudan kamuoyuna açıklamalar yapmıyor. Türkiye’nin vermiş olduğu sözleri yerine getirmemesi nedeniyle Rusya’nın kara kuvvetlerinin doğrudan dahil olduğu İdlib savaşına ciddi bir tepki gösterecek veya tutum alabilecek bir pozisyonu bulunmuyor. Geçmişte olduğu gibi uluslararası güçlere ciddi bir çağrı yapacak pozisyonda değil. Rusya ve İran destekli Esad güçlerinin kazanacağını gören iktidar, Rusya ile çatışmak niyetinde değil. İdlib’den fiilen vazgeçen Ankara, İdlib sonrası Efrîn ve Bab’ın geleceğini düşünüyor.”

Türkiye İdlib’te kaybetti; Efrîn ve Bab’da zaman kazanmak istiyor’

Türkiye’nin İdlib’i kaybettiğini bildiğini ancak askeri, politik ve diplomatik girişimlerle süreci uzatmak isteğini aktaran Peköz, “Türkiye’nin temel amacı Efrîn ve Bab bölgesindeki hâkimiyet alanını pekiştirmek için zaman kazanmaktır. Bölgedeki kalıcı bir güç olmayı hedefliyor. İdlib’deki askeri ve politik kriz devam ettikçe bu iki bölgedeki varlığını sorunsuz devam ettirecektir” şeklinde konuştu.

‘İdlib’de çatışmalar üst düzeye ulaşacak’

Rusya-İran-Şam üçlüsünün İdlib’e yönelik planının kenti Esad rejiminin denetimine almak olduğunu aktaran Peköz, “İdlib’de rejimin kontrolü sağlanmadan, Suriye genelinde hakimiyet kurması son derece zordur. İdlib’i kontrol edemeyen Efrîn ve Bab için hiçbir plan yapamaz. Bu bakımdan İdlib’i savaş veya görüşme yoluyla mutlaka kontrol altına almak için çok ciddi bir çaba içerisinde olacaklardır. Bugün Hama bölgesinde başlayan yoğun çatışmalar savaş yoluyla kontrol edileceğini gösteriyor. Özellikle M5-M4 yollarının kontrol altına alınmasından sonraki süreç daha ağır ve yoğun geçecektir. Ancak bu iki yolun kontrol edilmesi için savaş merkezli çatışmalar çok daha üst düzeyde sürecektir” değerlendirmelerinde bulundu.

‘İdlib’den sonra Efrîn ve Bab süreci başlayacak’

Peköz, ABD’nin İdlib’in Esad rejiminin denetimine girmesinden yana olmadığını İdlib’den sonra Efrîn ve Bab sürecinin başlayacağını vurguladı. Bu iki bölgenin Esad rejiminin denetimine girmesinin, ABD için son derece önemli olan enerji koridoru stratejisinin sekteye uğraması anlamına geldiğini vurgulayan Peköz, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “ABD’nin planı QSD ile Ankara’yı bir masa etrafında toplayıp ortak hareket planı oluşturmaktır. Bu hareket planında Efrîn ve hatta Bab’ın QSD güçlerine bırakılmasıdır.”

‘ABD’nin ateşkes çağrısı sivil katliamı ile ilgili değildir’

Peköz, İdlib’de savaşın uzaması veya Heyeti Tahrir Şam’ın bölgedeki varlığını devam ettirmesinin ABD’nin bölgesel çıkarlarına uyumlu göründüğünü söyledi. ABD’nin İdlib operasyonuna dahil olmasını son derece zor gördüğünü söyleyen Peköz, “Bir süre için İdlib’de Esad-İslamcı örgütler denkleminin devam etmesi ABD’nin planlarının işlemesine hizmet edeceğinden,  İdlib’de ateşkes istemesi anormal bir çağrı değildir. Bunun bölgede sivillerin öldürülmesiyle ve hak ihlallerinin olmasıyla ilgisi olmadığı da açıktır” dedi.

AB’nin ateşkes çağrısının arka planı…

Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu ateşkes çağrılarının arka planının özellikle İdlib’de Türkiye’ye ve Türkiye’den gelecek göçlerle doğrudan ilişkili olduğuna vurgu yapan Peköz, “AB, İdlib savaşının yeni bir göç dalgası oluşturma olasılığının yüksek olması nedeniyle İdlib’de ateşkes sağlanması veya mevcut pozisyonun korunmasını özellikle tercih ediyor. Ayrıca İdlib’deki mevcut pozisyonun korunması, Esad rejiminin geleceğini olumsuz yönde etkileyecektir.  AB, güçsüz bir Esad’ın iktidarını çok fazla sürdüremeyeceğini düşünüyor ve bundan dolayı İdlib’in Rusya/İran destekli Esad rejiminin kontrolüne girmekten çok İslamcı örgütlerle bir denge kurulmasını çok daha mantıklı buluyor” dedi.