Kürtler, Rojava ismini neden terketti?

Ahval'de yer alan bir haberde, yıllardır Rojava'ya gidip bölgedeki gelişmeleri yerinde takip eden deneyimli gazeteci Fehim Taştekin ile son siyasi gelişmeleri ve Rojava izlenimlerini içeren bir sohbet yayınlandı. Taştekin Kürtlerin Rojava (Batı Kürdistan) ismini terkederek Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi isminin kullanımını tercih etmelerindeki temel sebebin yerele yönelik bir esneklikten kaynaklandığını dile getirdi.

Kürtler, Rojava ismini neden terketti?

Ahval'de yer alan bir haberde, yıllardır Rojava'ya gidip bölgedeki gelişmeleri yerinde takip eden deneyimli gazeteci Fehim Taştekin ile son siyasi gelişmeleri ve Rojava izlenimlerini içeren bir sohbet yayınlandı. Taştekin Kürtlerin Rojava (Batı Kürdistan) ismini terkederek Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi isminin kullanımını tercih etmelerindeki temel sebebin yerele yönelik bir esneklikten kaynaklandığını dile getirdi.

Taştekin'in anlatımları:

“Rojava’nın ya da Kuzey Suriye’nin üç farklı dönemine tanıklık ettim. Başlangıçta ne yapmak istedikleri ya da kimin adına hareket ettiklerine dair şüpheler vardı. ABD ve Türkiye dahil Suriye’ye vekalet düzeniyle müdahale edenler Kürtlerin Esad yönetimiyle işbirliği içinde hareket ettiğini savunup ‘rejimle bağlarını kopar, ÖSO ile birlikte savaşa katıl’ diye şart koşuyorlardı. 

Ancak Kürtler; ÖSO, Nusra ve son olarak IŞİD’in saldırılarına karşı koyarken bu sayede bölgenin halklarıyla ortaklık zeminini yakaladı ve bunun üzerine demokratik özerkliğin sütunlarını dikti. Artık kendilerini ispat etmişlerdi. IŞİD’e karşı ABD ile ortaklık ve Arap bölgelerine doğru genişleme orijinal planları değiştirdi. Kanton sistemi Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’na dönüştü. Bu sahanın yeni realitesi ve sosyolojiye göre bir güncellemeydi. 

Kürdistan’ın Batı kıskına atfen kullanılan Rojava ismi de Araplar ve diğer halkları sistemin içine almak için terk edildi. Bu yerele yönelik bir esneklikti. Sonra Rakka ve Deyr el Zor da çemberin içine girince Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi kullanımı tercih edildi. Bu da hem yereldeki realiteye hitap eden hem de olası müzakerelerde Suriye devletinin toptan reddiyesini önlemeye dönük bir esneklikti. Şimdi özerklik modelinin önünde bu genişlemenin getirdiği çok sayıda meydan okuma var. 

Araplarla Kürtlerin ortaklığı ne kadar kalıcı olacak? Elbette siyasal ve toplumsal alanlarda bir dönüşüm dinamiği uç veriyor ama bunlar iyimser olmak için yeterli değil. Çünkü bozucu faktörler çok. Bunun yanı sıra ortaklığın sürmesine temin eden dış faktörler de Kürtlerin gelecek tasavvurları için mutlak garanti sunmuyor. 

Barış ve yeniden inşa döneminin önünde ciddi engeller var

IŞİD’le savaş biterken yeniden inşa ve barış sürecinde Kürtlerin ya da daha genel ifadeyle özerk yönetimin önünde gerçek sorunlar birikiyor. Yerelde kadroların ısrarlı bir şekilde siyasal ve toplumsal örgütlenmeye ağır verdikleri görülüyor. Bu konuda bir yılgınlığa rastlamıyoruz. Fırat’ın doğusundaki en etkileyici boyut bence bu. Yani kültürel kodlar, aşiret ilişkileri ve devletle olan derin bağların varlığını sürdürdüğü çelişkili alanlarda "demokratik özerklik" esprisi üzerinden katılımı ve çeşitliliği artırmaya dönük çalışmalar hâlâ canlı. Yine de "fakat" diyerek bazı şerhler düşme gereği duyuyoruz. Büyük ve zorlu bir coğrafya. 

Güvenlik birimlerinin kapasitesiyle ilgili belki sorun yok, insanlar günlük yaşamlarında güven hissini kaybetmiş değil. Buna karşın kurumsallaşmada ciddi açmazlar var. Mesela mülklerin gaspı ve yolsuzluk vakıalarının yaşandığına dair konuşmalara denk geldik. Sorunlara karşı duyarlılık var olan sorunların çözümüne yetmiyor. Kararları uygulayacak kolluk gücü ve aksi durumlarda yaptırım gücü gerekiyor. Bazı sorunlar eskiden miras ve yönetim bunlara dokunmak ya da dokunmamak arasında bocalıyor. 

Bundan sonra ikinci büyük meydan okuma rantın ve gelirlerin dağılımıyla ilgili olarak kendini gösterecektir. Görüştüğümüz temsilciler bu konularda hassasiyetlerini dile getirdiler. Ama zor meseleler. Mülkler, varlığın bölüşümü ve adalet dağıtımı gibi alanlarda sorun çözücü ve adil bir mekanizma tesis edilemezse demokratik özerkliğin yaslandığı halkların kardeşliği esprisi açığa düşer. İşte o zaman bozucu faktörler devreye girer. 

Kürtleri aşan ve çözümü tıkayan faktörler devreye giriyor

Mülkler, petrolün paylaşımı ve yolsuzluklar gibi konular yönetimin kendi kapasite alanında olan zorluklar. Bunun dışında özerk yönetim birimlerini aşan realiteler var. Mesela Türkiye-ABD ve ABD-Rusya arasındaki pazarlıkların doğrudan yansımaları olacaktır ki bu yereldeki iradeyi aşıyor. Bunun yanı sıra Şam’la müzakere en önemli çıkış yolu ama onun önünde ABD ve Türkiye engeli beliriyor. Kilitlenmeyi aşacak şey Şam’ın Fırat’ın doğusundaki realiteye denk düşen cesur bir yaklaşım sergilemesidir. Şam ise elindeki kartları tüketmeden bunu yapmak istemiyor. 

İdlib badiresini atlatırsa Suriye devletinin önümüzdeki süreçte Kürtlerin pozisyonunu zayıflatacak müdahale kanallarını denemesi muhtemeldir. Bu yüzden de Aldar Halil’in sözünü ettiği 2025’e kadar çözümün beklenmemesi yönündeki öngörüsü bana da gerçekçi geliyor. Elbette akşamdan sabaha dengeler değişiyor ve yarın kendimizi bambaşka şeylerden bahsederken bulabiliriz.”