Kürtler için yeni bir çözüm süreci başlar mı ?

Kürtler için yeni bir çözüm süreci başlar mı ?

Merkezi Londra’da bulunan ve çatışma çözümleri üzerine çalışmalar yapan Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) için ‘Türkiye siyasetinde yeni dönem ve değişen dengeler’ başlığıyla bir rapor kalem alan Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Kürt sorununda yeni bir dönemin olasılığına ışık tuttu.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem tarafından hazırlanan bu raporda, Erdem, Suriye’de yaşanan gelişmeler, 31 Mart Türkiye yerel seçimlerinde Kürt oylarının sonuçlar üzerinde etkli olmasıyla, yeni bir sürecin başlamasına kapı aralanabilir görüşünde.

VOA’dan Mahmut Bozarslan’ın özel haberi şu şekilde:

Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem raporun, ‘Yeni dönemde Kürt meselesi’ başlıklı bölümünde 2015’ten sonra Kürt sorununu konuşmanın dahi mümkün olmadığını hatırlatarak, 31 Mart ve 23 Haziran’dan sonra yeni imkanların doğduğunu söyledi.

Erdem, “Kürt meselesinde tekrar siyaset kapısının açılmasını sağlayacak iki önemli gelişme yaşandı. İlk gelişme, Suriye’yle ilgiliydi. Suriye iç savaşı, son dönem çözüm arayışları için de belirleyici bir faktördü. Denilebilir ki; 2013-2105 dönemindeki çözüm arayışını başlatan da sonlandıran da Suriye’deki gelişmelerdi. Bugün için de Suriye’deki yeni gelişmeler ve dengeler çözüm için bir fırsat yaratabilir. Başta ABD ve Rusya olmak üzere Suriye sahasında söz sahibi olan bütün aktörlerin, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna bir askeri operasyon yapmasına karşı çıkmaları, yeni formüllerin üretilmesini zorunlu kıldı. Bu bağlamda üzerinde en çok durulan konu, Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri’nin hâkim olduğu alan arasında bir “güvenli bölge” tesis edilmesi oldu. Güvenli Bölge oluşturma planı, ABD, Türkiye ve DSG arasında dolaylı ve doğrudan görüşmelerin yapılmasını gerektirdi. Böylece Türkiye ile DSG arasında da bir temas meydana geldi. Öcalan’ın uzunca bir süreden sonra avukatlarıyla görüştürülmesi ve Öcalan’ın avukatları üzerinden kamuoyuna bir açıklama yapması, bu temas çerçevesinde değerlendirilebilir. Öcalan mesajında hem 2013’teki çözüm perspektifini koruduğunu, bu perspektifin derinleştirilerek devamından yana olduğunu belirtti, hem de DSG’ye Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyması ve bölgede Türkiye’nin hassasiyetlerini gözetmesi çağrısında bulundu. Daha sonraki görüşmelerinde de Öcalan, sürece bağlığını ve Türkiye ile DSG arasında uyumlu bir ilişkinin gerekliliğine dair mesajlar verdi. Suriye’de şartların değişmesine bağlı olarak gelişen bu temas, bir müzakerenin önünü açabilir. Taraflar arasında Suriye konusunda asgari bir mutabakata varılması halinde, Türkiye’de yeni bir çözüm süreci için adımlar atılabilir” dedi.

Erdem’in vurgu yaptığı ikinci konu ise Kürt oyları. Büyükşehirlerdeki Kürtlerin seçim sonuçlarına etkisinin çözümde rol oynayabileceğine dikkat çeken Erdem, “Cumhur İttifakının anti-Kürt dilinin ters tepmesi ve seçim kaybına neden olması, bütün partileri Kürt seçmenlerin taleplerine daha duyarlı bir siyaset izlemeye götürebilir. Parti aidiyetlerinden bağımsız olarak Kürt seçmenlerin en büyük isteminin Kürt meselesinin demokratik çözümü olması, iktidar olmak isteyen partileri ister istemez Kürt meselesinin demokratik çözümü konusunda kafa yormaya ve çaba sarf etmeye yöneltebilir. Kürtlerin Millet İttifakına sunduğu destek dolayısıyla CHP, bu desteği sürdürmek ve sağlamlaştırmak için önümüzdeki dönemde Kürt meselesinin üzerine daha fazla eğilebilir. Son yıllarda Kürtlerin talep ve beklentilerine, yaşadıkları sorunlara ilişkin CHP tarafından birçok kanun teklifi sunuldu, araştırma önergeleri verildi, kritik dönemlerde bölgeye ziyaretler yapıldı, yaşanan sorunlar yerinde tespit edilerek bu sorunların çözümüne dair öneriler kamuoyuyla paylaşıldı. AK Parti’nin Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara teslim olduğu bir dönemde CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımdaki bu olumlu değişim, meselenin çözümü açısından umutlandırıcı bir etki yaratabilir. Kürt seçmen desteğinin seçim kazanmadaki kilit rolünü dikkate alacak olan CHP’nin, ilerleyen süreç içerisinde Kürt meselesinin çözümü doğrultusunda atılacak adımlara destek vermesi veya bu konuda bizzat inisiyatif üstlenmesi mümkün olabilir. MHP bagajından kurtulmuş bir AK Parti için de benzer bir değerlendirme yapılabilir. MHP ile olan ittifak ilişkisinin, AK Parti’nin aleyhine işlediği gerçekliğinin, 31 Mart seçim sonuçlarınca da teyit edilmesi ve kendi sadık Kürt seçmen kitlesini kaybetme korkusu, AK Parti’yi yeni bir karar almaya, fabrika ayarlarına ve reformist çizgisine dönmeye itebilir. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi halinde, merkez sağ ve merkez solu temsil eden AK Parti ile CHP’nin Kürt meselesine kalıcı bir çözüm üretmede bir araya gelmeleri söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı.