Helikopterden atılanların yakınları konuştu: Diz çöktürüp, ölümle tehdit ettiler

Servet Turgut’la birlikte “helikopterden atıldığı” hastane raporuna yansıyan Osman Şiban’ın kardeşi Cengiz Şiban, ölümle tehdit edildiklerini söyledi.

Helikopterden atılanların yakınları konuştu: Diz çöktürüp, ölümle tehdit ettiler
Van'ın Çatak ilçesinde "Yıldırım-10 Norduz" operasyonuna çıkan askerler tarafından Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Çığlıca köyünün Yoğurtlu mezrasında 11 Eylül’de gözaltına alındıktan 2 gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinde tedavi altında oldukları ortaya çıkan ve Osman Şiban’la birlikte helikopterden atılan 7 çocuk babası Servet Turgut, 30 Eylül’de yoğun bakım servisinde yaşamını yitirdi. Bağımsız platform Demokrasi İçin Birlik, güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak helikoptere bindirilen ve “helikopterden düştü” denilerek hastaneye yatırıldıktan sonra hayatını kaybeden Servet Turgut ve hafızasını kaybeden Osman Şiban’la ilgili hazırladığı raporda "Her iki mağdurun da helikoptere bindirilmeden önce kaba dayak ve helikopterin içinde çok ağır işkenceye maruz kaldığı ve iniş esnasında helikopterden aşağı atıldıkları ve iniş sonrasında da kötü muamelenin devam ettiği anlaşılmaktadır" tespitinde bulundu.
 
Demokrasi İçin Birlik koordinasyonunu temsilen Perihan Koca, Salih Zeki Tombak ve Ayşegül Devecioğlu’ndan oluşan heyet 9 Ekim'de Van'a giderek birinci elden tanıklarla görüştü. Görüşmeleri rapor haline getiren heyet, raporun TBMM Başkanlığı, Meclis'teki siyasi parti grup başkanlıkları, Meclis dışı siyasi parti başkanlıklarına ve STK'lara da gönderileceğini açıkladı.
 
Raporda valilik açıklamasında yer alan boşluklara da vurgu yapılarak görgü tanıklarının ifadelerine yer verildi. Raporda görgü tanıklarının Servet Turgut ve Osman Şiban'ın sağlıklı bir halde göz altına alındığını; kötü muameleye maruz kalarak helikoptere bindirildiğini gördüklerini anlattıkları belirtildi.
 
Raporda "Servet Turgut'un kardeşi, amcaoğlu ve eşi, ölüm sonrası vücudunu görmüşlerdir. Onların tanıklıkları da "vücudunda kırılmamış kemiğinin olmadığı" yönündedir. Bütün bu kırıkların sadece düşmeye bağlı gerçekleşmeyeceği aşikardır" ifadelerinin kullanıldığı raporda "Her iki mağdurun helikopterden aşağı atıldıkları ve iniş sonrasında da kötü muamelenin devam ettiği anlaşılmaktadır" denildi.
 
T24’ün haberine göre; "Helikopterden atılma vakasını sıra dışı yapan dört unsur var" tespitinin yapıldığı raporda şöyle denildi:
 
Helikopterden düştüğü söylenenlerin sıradan köylüler olması
Daha önemlisi ölmemiş olmaları
Ağır yaralı halde hastaneye getirilmeleri
"Helikopterden düşme sonucu yaralanma" ibaresinin, bizzat yaralıları hastaneye getiren kolluk kuvveti mensuplarınca kayda geçirtilmiş olması
Rapor şöyle: "11 Eylül 2020 günü, Van'ın Çatak ilçesi ile Şırnak'a bağlı Beytüşşebap arasında kolluk güçlerinin bir operasyon yaptığı biliniyor. Az sonra çeşitli yönleriyle anlatacağımız vakanın geçtiği yerleşimin etrafında önce 2, sonra 8 adet Skorsky helikopterin çatışmaya katıldığı ve çatışmalarda karşılıklı kayıpların yaşandığı köylülerce ifade edilmektedir.
 
"Valilik açıklamasında Osman Şiban'ın neden hastaneye getirildiği yok"
 
Operasyon sonrasında kolluk güçleri, aslen Beytüşşebap'a bağlı ama Çatak kırsalında bulunan, Andiçen Mahallesi Sürik mezrasına, yanlarında Servet Turgut olduğu halde gelirler ve köyden Osman Şiban'ı da alırlar.
 
Mezrada o tarihte 6 aile bulunmaktadır. Ayrıca mezranın ve çatışma bölgesinin yakınında göçer Yörük çadırlarının bulunduğu, gene olay günü Sürik mezrasında bulunan köylülerce ifade edilmiştir.
 
Van Valiliği’nin konuyla ilgili açıklamasında "Teröristin etkisiz hale getirildiği yerde gözetleme yapan  ve şüpheli hareketler  sergileyen S.T. isimli şahsın, 'dur' ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştığı esnada kayalık alanda düştüğü ve yaralandığı gözlemlenmiş, şahıs mukavemet göstermesine rağmen yakalanıp usulüne uygun olarak muhafaza altına alınmıştır.  Bölgede bölücü terör örgütü mensuplarına yardım, yataklık ettiği değerlendirilen O.Ş. isimli şahıs da aynı bölgede mukavemet göstermesine rağmen usulüne uygun olarak muhafaza altına alınmıştır. Şüpheli şahısların hazırda bekleyen ambulanslarla öncelikle en yakın özel hastaneye, müteakiben Van Bölge Araştırma  Hastanesine sevk edildiği" söylendikten sonra, "O.Ş. isimli şahıs tedavi işlemlerinin tamamlanmasını müteakip 20 Eylül 2020 günü taburcu edilmiştir S.T. isimli şahsın tedavisine devam edilmektedir. İzahı yapılan iddialarla ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığınca 11 Eylül 2020 tarihi itibariyle adli süreç ve eş zamanlı olarak idarece idari soruşturma başlatılmış olup olay bütün boyutlarıyla titizlikle değerlendirilmektedir" denilmektedir.
 
Valilik açıklamasında Servet Turgut'un hastaneye kaldırılmasına "kayalık alanda düşme" şeklinde bir açıklama getirilmeye çalışılmışsa da, Osman Şiban'ın neden hastaneye getirildiğine ve 9 gün boyunca hangi nedenle tedavi edildiğine dair bir açıklama yer almamaktadır.
 
Valilik açıklamasında Servet Turgut ve Osman Şiban'ın "usulüne uygun olarak muhafaza altına alındığı" iddia edilmekle birlikte, ailelerin avukatı Baran Bilici, gözaltı usullerinin hiçbirinin uygulanmadığını ifade etmektedir. Ayrıca olayın tanıkları olan köylülerin anlattıkları da farklıdır.
 
"Öfkeliyiz, acımız var, acısını sizden çıkartacağız"
 
Osman Şiban'ın kardeşi Cengiz Şiban, bölgede bir operasyon olduğunu ve silah seslerinin duyulduğunu; o yüzden Servet Turgut dışında kimsenin o gün yaylaya çıkmadığını, sabah saatlerinde askerlerin helikopterle köy meydanına indiğini;  "Öfkeliyiz. Acımız var, acısını sizden çıkartacağız" dediklerini, herkesi diz çöktürdüklerini, bir kaç kişiyi tokatladıklarını, köylüleri ölümle tehdit ettiklerini, kimlikleri topladıklarını; "biz köyden gidinceye kadar çökmüş vaziyette kalın" dediklerini anlatıyor.
 
"Osman Şiban ve Servet Turgut yaka paça helikoptere atıldı"
 
Cengiz Şiban devamında akşam saatlerinde askerlerin köye yanlarında Servet Turgut olduğu halde yeniden geldiklerini; Servet Turgut'un o esnada her hangi bir darp izi olmamakla beraber, yüzünün korkudan bembeyaz olduğunu ve Osman Şiban'ı sorduklarını; "benim" diyen Osman Şiban'ı da alarak köydeki tepeye götürdüklerini, götürürken her ikisinin de enselerine vurduklarını, sürüklediklerini Osman Şiban ve Servet Turgut'u yaka paça helikoptere "attıklarını", ayakkabı ve şapkalarının orada kaldığını söylüyor.
 
Servet Turgut'un kardeşi Naif Turgut  da, "Abimin  tarlası çatışma bölgesine 1-2 km uzaklıkta. Askerler abim tarlada saman basarken yanına geliyor ve "sen bunlara yardım ve yataklık  mı yapıyorsun?" diye soruyor. Abim geçim derdinde insanlar olduklarını söylemiş. Biraz kekemedir abim. Köye getirdiler ve Osman'ı da aldılar.”
 
Osman Şiban'ın köydeki yakınları, askerlerin tehditlerine rağmen onları takip ettiklerini; her ikisini, Servet Turgut'un biçilen otları çuvalladığı, saman basma denilen çuvallama işini yaptığı alana götürdüklerini ve orada yaklaşık 200 askerin bulunduğunu anlatıyorlar.
 
Cengiz Şiban köyde telefonların çekmediğini, iki gün sonra telefonların çalıştığı bir yere giderek ailelere bilgi verdiklerini de ekliyor.
 
"Basına gideceğiz dedikten sonra..."
 
DİB heyeti olarak Van'da Servet Turgut'un ailesi ve yakınlarıyla görüştüğümüzde, bu telefon sonrasında yakınlardaki karakollara sorduklarını; rütbeli bir asker kişinin, ancak "basına gideceğiz" demelerinden sonra, yaralıların Van Bölge Araştırma Hastanesinde oldukları bilgisini verdiğini söylediler. Bu bilgiyi aldıkları tarih 14 Eylül 2020'dir.
 
Fakat Valilik açıklamasında söylendiği üzere S.T ve O.Ş. önce özel Lokman Hekim hastanesine götürülmüşlerdir. Ancak bu hastaneden çıkarılmalarıyla, Van Bölge Araştırma Hastanesine götürülmeleri arasında 4 saatlik bir boşluk bulunmaktadır. Özel Lokman Hekim hastanesine girişleri yapılırken, Epikriz tutanağına, getirenlerin verdiği bilgi üzerine Osman Şiban için "Helikopterden düşme sonrası yaralanma", Servet Turgut içinse "yüksekten düşme sonrası yaralanma" açıklamaları yazılmıştır.
 
Esasen bölgede sivillerin kolluk güçlerince hiçbir usule bağlı kalmaksızın gözaltına alınması ve sivil ölümleri ilk kez karşılaşılan bir durum değildir.  Bu uygulamaların daha önce çok sayıda örneği görülmüştür.
 
Bu olayı ilginç kılan "helikopterden atma" uygulaması da değildir. Çünkü 90'lı yıllardan başlayarak, sağ yakalanmış örgüt mensuplarının veya örgüt mensubu olduğu kabul edilen kişilerin helikopterden atılması iddiaları sıklıkla dile getirilmektedir.
 
"Vakayı sıra dışı yapan dört unsur"
 
Bu vakayı sıra dışı yapan dört unsur vardır: 1. Helikopterden düştüğü söylenenlerin sıradan köylüler olması; 2. Daha önemlisi ölmemiş olmaları. 3. Ağır yaralı halde hastaneye getirilmeleri ve 4. "Helikopterden düşme sonucu yaralanma" ibaresinin, bizzat yaralıları hastaneye getiren kolluk kuvveti mensuplarınca kayda geçirtilmiş olmasıdır.
 
Osman Şiban boyun, el, elmacık kemiği ve kaburga kırıkları, ezik ve iç kanama teşhisi ile tedavi altına alınmış; 20 Eylül 2020'de taburcu edilmiştir. Savcılığın, her iki ailenin de avukatı olan Av. Baran Bilici'nin de hazır bulunduğu bir ortamda ifade alma girişimi, Osman Şiban'ın, zaman ve mekân algısının olmaması, ağır hafıza kaybı yaşaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kendisi şu anda ailesi tarafından götürüldüğü Mersin'deki evindedir.
 
Servet Turgut ise kafatasında, kaburgalarında, parmak, el ve kollarında, bacak ve ayaklarında kırıklar ve iç kanamalarla hastaneye kaldırılmış, 21 gün yoğun bakımda ve bilinci kapalı kaldıktan sonra hayatını kaybetmiştir.
 
"Vücudunda kırılmamış kemik kalmamıştı"
 
Görgü tanıkları her ikisinin de sağlıklı bir halde göz altına alındığını; kötü muameleye maruz kalarak helikoptere bindirildiğini gördüklerini anlatmaktadırlar. Servet Turgut'un kardeşi, amcaoğlu ve eşi, ölüm sonrası vücudunu görmüşlerdir. Onların tanıklıkları da "vücudunda kırılmamış kemiğinin olmadığı" yönündedir. Bütün bu kırıkların sadece düşmeye bağlı gerçekleşmeyeceği aşikardır.
 
Her iki mağdurun da helikoptere bindirilmeden önce kaba dayak ve helikopterin içinde çok ağır işkenceye maruz kaldığı ve iniş esnasında helikopterden aşağı atıldıkları ve iniş sonrasında da kötü muamelenin devam ettiği anlaşılmaktadır.
 
Ailelerle görüşme...
 
Raporda ailelerle görüşmelere de yer verildi:
 
"Hayatını kaybeden Servet Turgut’un kardeşi Naif Turgut, olayın nasıl gerçekleştiğini anlattıktan sonra, “Askerlik yapmak, vergi vermek, seçimlerde oy kullanmak dahil her türlü vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirdiğimiz halde, devlet bu hukuksuzlukları, bu vahşi cinayetleri bize neden reva görüyor,” dedi.
 
Servet Beyin büyük kızı Emine, babasıyla ortak hayallerini anlattı. Acısını çarpıcı bir dille dile getirdi. Amcaoğlu Adil Bey de durumdan nasıl haberdar olunduğundan başlayarak, sürecin gelişimi üzerine kendi tanıklıklarını anlattı.
 
Görüşme bittikten sonra arabalara gidilirken Servet Turgut'un o ana kadar hiç konuşmamış olan eşine başsağlığı dilediğimizde önce akıcı bir Kürtçe ve daha sonra akıcı bir Türkçe ile "Onu 20 sene hapse atsalardı, gider ziyaret ederdik. Silahla üzerine ateş etseler, öldü diye üzülürdük. Ama vücudunun bütün kemiklerini kırmak.. Bunu bir insana neden yaparlar; bunu yapanlar nasıl insanlardır?" dedi ve "o gün, o helikopterde olan ve bu suçu işleyenlerin kimler olduğunun ortaya çıkarılmasını ve yargılanmalarını istiyorum" diyerek konuşmasını bitirdi."
 
"Osman Şiban hastaneye gitmeye direniyor"
 
Demokrasi İçin Birlik bileşenlerinden Halkların Demokratik Kongresi'nden bir heyet de hafıza kaybı yaşayan Osman Şiban'ın ailesiyle görüştü.
 
Raporda o görüşmeye ilişkin Osman Şiban'ın hafıza kaybına ek olarak hastaneye götürülmeye direndiği, doktorun ise eve gelmediği belirtildi.
 
"Köylülerin tanıklığına henüz başvurulmamış"
 
Raporda olayla ilgili açılan idari bir soruşturma olmadığına dikkat çekilirken, başsavcılığın açtığı soruşturma kapsamında "Servet Turgut'un bilinci açılmadan hayatını kaybettiği ve Osman Şiban ise hafıza kaybı yaşadığı, bu nedenle mağdur tanıklıklarının şu ana kadar söz konusu olmadığı" vurgulandı.
 
Raporda köylülerin tanıklığına da henüz başvurulmadığı kaydedildi. Raporda dosya üzerinde gizlilik kararının olduğu bu nedenle de avukatların soruşturmanın seyri hakkında bilgi sahibi olmasının engellendiği belirtildi.  Konuyu haber yapan gazetecilerin ise, bu haberi yayınlayarak "devlet aleyhine propaganda" yaptıkları iddiasıyla gözaltına alındığı ve tutuklandığı vurgulandı.
 
Raporda sonuç olarak şu tespite yer verildi:
 
"Bölgedeki bu ağır ve karanlık hava devam ettiği sürece; rejimin baskısı ve kolluk güçlerinin hukuk dışı uygulamaları ve vesayet altındaki yargının suçluları cezasızlıkla ödüllendirmesi benzer olayların önü açacaktır. Servet Turgut ve Osman Şiban'ın gördükleri işkence, Servet Turgut’un ölümüne neden olan helikopterden “düşme” olayı aydınlatılmalı, suçu işleyenler, bu yönde emir verenler ve suçluları himaye edenler rütbe ve makamları ne olursa olsun yargı önüne çıkarılmalıdır."