HDP'li Taşçıer: Kürtler, İstanbul'da AKP'ye oy verebilir

HDP’li İmam Taşçıer, İmralı tecridinin sona erdirilmesi, Rojava Kürdistan'ına yönelik politikanın ılımlılaşması ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünün esas alınarak demokratik reformların yapılması durumunda Kürtlerin İstanbul seçimlerinde oylarını AK Parti’ye verebileceğini söyledi.

HDP'li Taşçıer: Kürtler, İstanbul'da AKP'ye oy verebilir

HDP’li İmam Taşçıer, İmralı tecridinin sona erdirilmesi, Rojava Kürdistan'ına yönelik politikanın ılımlılaşması ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünün esas alınarak demokratik reformların yapılması durumunda Kürtlerin İstanbul seçimlerinde oylarını AK Parti’ye verebileceğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, 2 Mayıs'ta İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin içeriğini ve bu görüşmenin İstanbul seçimlerinde Kürt oyları üzerinde yapacağı olası etkilerini Rûdaw Diyarbakır Temsilcisi Maşallah Dekak'a anlattı.

Ortadoğu'da yapılan yeni dizayna göre Türkiye'nin de pozisyon alacağını belirten Taşçıer, Türkiye'de Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü için yeni bir diyalog ve barış sürecinin olasılığı üzerine de önemli değerlendirmelerde bulundu.

İmralı'da yapılan görüşmeyi salt açlık grevlerine bağlamanın doğru olmadığını dile getiren Taşçıer, "Bu daha büyük bir konsept, daha büyük bir dizayn. Açlık grevleri de önemli bir etken ama bütün bunları aşan, Kürtlerin ve Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik tıkanıklığın aşılması için de gereken bir görüşme idi. Türkiye Cumhuriyeti içerde ve dışarıda büyük bir tıkanıklık içerisinde. Siyasi kaos, belirsizlik, ekonomik kriz, Rojava Kürdistan'ı, Suriye, Irak ve içeride yaşanan büyük hukuksuzlukların getirdiği çıkmaz, böyle bir görüşmenin yapılmasını zorunlu kılmıştır." ifadesini kullandı.

Geçmiş yıllarda ne zaman İmralı'da görüşmeler gerçekleşmiş ve diyalog kapıları aralanmışsa Türkiye'nin o zaman hemen siyasi hem de ekonomik olarak en iyi dönemlerini yaşadığını dile getiren Taşçıer, İmralı kapıları kapatıldığı zamanlarda ise ülkede kaos, kargaşa ve hukuksuzluğun baş gösterdiğini dile getirdi.

 İmralı'da sürdürülecek bir diyalog sürecinin AKP hükümetini de 2002 yıllarından 2015 yılına kadar sürdürdüğü ılımlı bir siyasete götüreceğini vurgulayan Taşçıer, bu şartlarda barışı ve Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü konuşuyor olacaklarını dile getirdi:

"Siyasetin konuştuğu, diyalog kapılarının aralandığı ve şiddetin uzak olduğu bir Türkiye'de insanlar şiddetten, ölümden, savaştan uzak, refah içerisinde yaşam sürdüreceği bir ortamı sağlamış olacak. Bu koşullar sağlanırsa, Kürt sorununun çözümü güvenlik eksenli değil, demokratik reform paketlerinin konuşulacağı ve hazırlanacağı bir sürece evrilir."

Öcalan ile iki mayısta yapılan görüşmeyi yeni bir barış ve çözüm süreci olarak mı görüyorsunuz?

Öcalan ile 2 Mayıs'ta gerçekleşen görüşmeyi bir diyalogun başlangıcı olarak değerlendirebileceklerini dile getiren Taşçıer, bu düşüncesine gerekçe olarak, görüşme yapılırken, Öcalan'ın avukatlarına bir mektup yazdığını ve "çıkışta bu mektup size verilmezse, bilin ki bir komplo var dediğini, çıkışta mektubun verilmediğini, ancak iki gün sonra avukatlar çağrılarak mektubun verilmesini gösteriyor:

"İktidar, devlet bu mektubu kendi içerisinde değerlendirdi ve avukatlara verdi. Avukatlar da Kürt siyasi hareketine bu mektubu verdi. Kürt siyasi hareketi de iki gün bu mektubu değerlendirdi ve altı mayısta bu mektup basın açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Dolayısıyla devlet de, Kürt siyasi hareketi de bu mektubun paylaşması konusunda hemfikir oldu. İşte ben buna diyalog kapısının aralanması diyorum."

Taşçıer'in İstanbul seçimleriyle ilgili sorulara verdiği cevaplar:

İstanbul seçimlerinin tekrarlanması ve Öcalan'ın avukatlarının açıklamasının aynı güne denk gelmesini tesadüf olarak gören de var, HDP AK Parti ile anlaştı, Kürtler seçimde AK Parti'ye oy verecek diyenler de oldu. Hangisi doğru?

Kürtler çok politik bir halk. Seçimlerde Kürtler batı illerinde aday çıkarmayarak, bir çok büyükşehir belediyesi AKP'ye kaybettirdi. Dolayısıyla Kürtlerin oyu olmadan hiç kimse bir seçimi tek başına kazanamaz. Ankara, Antalya, Adana, Mersin, İzmir ve İstanbul... Hele hele İstanbul'u kazanmak istiyorsan, Kürtlerin oylarını almak zorundasın. Kürtlerin oyu çantada keklik değil. Kim Kürt sorununun çözümü için adım atarsa Kürtler ona oy verebilir. AKP adım atacaksa AKP'ye verir. AKP adım atmaz, CHP samimi bir şekilde Kürtlere yaklaşırsa CHP'ye verir.

Maşallah bey bakın İstanbul'da bir milyon 100 binin üzerinde HDP'ye oy veren Kürtler var. Bunun dışında geçmiş seçimlerde AKP'ye oy veren 300 bine yakın Kürt vardı. Bunlar da 31 Mart seçimlerinde AKP'ye oy vermedi. Yani sandığa gitmedi. Niye bu seçimde AKP'ye oy vermedi? Çünkü AKP'nin dili yapıcı değil, Kürtleri dışlayan, ötekileştiren bir dildi. AKP'nin burada, Rojava Kürdistan'ında, Güney Kürdistan'da yaptığı yanlış politika sonucu, AKP'ye oy veren Kürtler AKP'den uzaklaştı. Ama gidip CHP'ye de oy vermedi. Çünkü CHP'nin Kürtlere yönelik geçmiş sicili de bozuk. Dolayısıyla Kürtler artık kendi çıkarları doğrultusunda, pragmatist bir şekilde oyunu kullanacak.

Bu konuda AK Parti ile HDP arasında bir pazarlık olduğunu söyleyenler de var. AK Parti ile bir pazarlık bir temasınız söz konusu mu?

Hayır, kesinlikle bir pazarlık ve temas söz konusu değil. Bunun için pazarlık olmasına da gerek yok. Kürt sorununun çözüm yolları belli. Cezaevlerine haksız bir şekilde attığın Kürtleri bırakırsan, Rojava Kürdistan'ı ile iyi ilişkiler geliştirirsen, Kürdistan Bölgesi'nin siyasi iradesini incitmezsen ve buradaki Kürtlerin haklarını tanımaya yönelik adımlar atarsan zaten Kürtler bunu görür. Bu adımı kim atarsa, Kürtler onlarla bir araya gelebilir. Bu çok net. Bu adımları atmayan partiye HDP bile oy verin derse, Kürtler gidip oy vermez. Çünkü Kürtler ulusal haklarına bağlı, ne istediğini bilen politik bir halktır.

Federal Kürdistan Bölgesi'nde yaşanan bağımsızlık referandumundan sonra Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ilk defa Erbil'de üst düzeyde bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin son yaşananlarla bir bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Olmaz olur mu? Türkiye iç ve dış siyaseti nedeniyle tüm dünya ile kavgalı hale geldi. Başta Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere sorun yaşamadığı tek bir ülke neredeyse kalmadı. Toplam 22 Arap ülkesi var, Katar'ı dışında tutarsak 21 Arap ülkesi ile şuan sorun yaşıyor. Kendi içinde de sorun yaşıyor. Bakınız ABD Başkanı Donald Trap Rojava'dan asker çekmeye kalktı, bakanları istifa etti. Pentagon ile aralarında büyük bir kriz çıktı. Daha dün ABD'den Rojava'ya, DSG'ye onlarca TIR'lık malzeme gönderdi. Bu ne anlama geliyor? ABD Rojava'dan çıkmayacak ve Türkiye'nin müdahalesine izin de vermeyecek. Bakınız İdlip kaynıyor. İdlib'e olası bir operasyonda Türkiye'yi de Afrin'de barındırmazlar. Oradan çıkarırlar. Ne Rusya ne de İran Türkiye'nin orada kalmasından yana değil. Kürtler zaten istemiyor. Afrin Rojava Kürtlerinin kırmızı çizgisi. Ortadoğu'da yeni bir dizayn var ve Türkiye'nin son dört yıllık dış politikası bunu iyi okuyamadı. Sonuçta Türkiye'nin dış siyaseti Rojava'da, Kürdistan Bölgesi'nde, burada tıkandı. Yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Yeni bir sürece ihtiyaç var.

Türkiye de sizin gibi düşünüyor mu?

Türkiye'yi yönetenler böyle düşünmemiş olsaydı, İmralı'da Sayın Öcalan tarafından yazılan mektubu dışarıya sızdırmazdı ve basın açıklaması ile okunmasına da izin vermezdi. Bu mektup Türkiye'nin yardımı ve katkıları ile dışarıya çıkmıştır. Sayın Öcalan ile ilgili konuşma yapan bir çok milletvekili hakkında dava açacaksın, sonra da Sayın Öcalan'ın yazdığı mektubun dışarıda basın açıklaması ile okunmasına izin vereceksin. Bu şu demek; Türkiye yeni bir evreye giriyor. Ben böyle okuyorum ve böyle görüyorum. Dünyada neredeyse barışla sonuçlanmayan çok az savaş kaldı. Siz yüzyıl da barış yerine savaş konseptini devam ettirseniz yine dönüp dolaşacağınız yer barış sürecidir. Çünkü bu savaşın hiçbir kazananı yok. Savaş sadece kaybettirir. Ama barış herkese kazandırır. Onurlu bir barış herkesi memnun eder. Refah seviyesini yükseltir, hukuku geliştirir, adaleti sağlar. Barış ekonomik krizi çözer. Dünya ile entegrasyonu sağlar. Ben bunların gerçekleşeceğine de inanıyorum.