HDP Sözcüsü: 6 milyon bavullarımızı topladık, Kürdistan'a biletlerimizi aldık

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, gündemdeki gelişmeler ve seçim üzerine HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürdistan söylemine yanıt veren Oruç, "Gülüyoruz, ama aslında ağlanacak bir durum. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, 6 milyon oy almış bir partiye, aileleriyle birlikte 20 milyondan fazla insana, ‘defolun gidin'diyor" şeklinde konuştu.

HDP Sözcüsü: 6 milyon bavullarımızı topladık, Kürdistan'a biletlerimizi aldık

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, gündemdeki gelişmeler ve seçim üzerine HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürdistan söylemine yanıt veren Oruç, "Gülüyoruz, ama aslında ağlanacak bir durum. Bir ülkenin cumhurbaşkanı,  6 milyon oy almış bir partiye, aileleriyle birlikte 20 milyondan fazla insana, ‘defolun gidin'diyor" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kürdistan’ı sevenler defolun Kuzey Irak’a” söylemine esprili bir şekilde yaklaşan Oluç, “Bizler, bavullarımızı topladık, biletlerimizi aldık. Birkaç gün içinde Irak’a doğru yola çıkıyoruz seçmenlerimizle birlikte. Çünkü anladık ki, AKP-MHP iktidarının Diyarbakır, Van, Mardin, Hakkari, Şırnak, Siirt’i ve diğer iller ve ilçeleriyle beraber kayyım atadıkları belediyeleri almalarının tek yolu, bütün seçmenlerimizle birlikte Irak’a gitmemizmiş. Gülüyoruz, ama aslında ağlanacak bir durum. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı sıfatı ile dolaşan bir kişi, 6 milyon oy almış bir partiye, aileleriyle birlikte 20 milyondan fazla insana, ‘defolun gidin’ diyor. Bu gerçekten inanılmaz bir durum ve bunu cumhurbaşkanı sıfatıyla yapıyor. Bir ülkenin cumhurbaşkanından bahsediyoruz. ” dedi.

Babasının evinden kovar gibi… 

Bir ülkenin cumhurbaşkanı, ülkesindeki 20 milyondan fazla insanı babasının evinden kovuyor gibi kovamaz. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu hiçbir insan, hiçbir seçmenimiz, hiç kimse kabul etmeyecektir. Bu tarihe yazıldığı gibi, insanların da hafızalarına kazınmıştır. ‘Defolun gidin’ diyen Cumhurbaşkanı’nın bu tutumunu asla kabullenmiyor; buna boyun eğmiyoruz.  Ayrımcı ve ötekileştirici bir dili vardır. Nefret söylemi yaratmaktadır; toplumu açıkça bölmektedir. Eğer bir bölücülükten söz edeceksek, işte Cumhurbaşkanı bu söylemi ile toplumu bölmektedir. Birleştirmemektedir. Ayrımcılık yapmaktadır. Özellikle Karadeniz’deki mitinglerinde bu söylemi kullanmaktadır. Karadenizli yurttaşlarımız ile Kürt yurttaşlarımızı karşı karşıya getirmektedir. Bu tek adam rejiminin neden yürüyemeyeceğini gösteren somut bir durumdur. Bir kez daha söylüyoruz: Kimsenin insanları bu ülkeden babasının evinden kovar gibi kovma hakkı yoktur.

Defalarca Kürdistan dedi 

Konu ne peki? 2013 yılında kendisinin, Meclis kürsüsünde, grup toplantısında, TV programlarında, Kanuni Sultan Süleyman’ın mektubunu okurken kullandığı ‘Kürdistan’ terimi ile ilgilidir. Bunu çeşitli defalar kullanmıştır. Çeşitli defalar Meclis tutanaklarına atıfta bulunmuştur. O gün kullandığı kavramı bugün kullananlar karşısında ‘defolun gidin’ deme hakkını kendisinde görmektedir. Bir cumhurbaşkanı tarihsel, kültürel, coğrafi, sosyolojik bir tanımlamayı ‘yoktur’ diyerek ortadan kaldıramaz. Bu ötekileştirici nefret söylemini kabul etmediğimizi ve böyle davranmayacağımızı bir kez daha ifade etmek isteriz. Bu bir yerel seçimdir. Bu bir demokratik, siyasi yarıştır. Herkes demokratik siyasetin edebine uygun davranmalıdır. Siyasi eleştiri olabilir, ama nefret söylemi yaymak, toplumu bu kadar germek ve kutuplaştırmak bir cumhurbaşkanının yapmaması gereken bir şeydir.

Soylu konuşmazsa eksik hissediyoruz

Kendisi seçim çalışmalarını sürdürüyor. Geçen gün demiş ki, “Her konuşmamda bir iki kelime HDP üzerinde söz etmezsem eksiklik hissediyorum”. Biz de bir eksiklik hissediyoruz, eğer her gün Süleyman Soylu birkaç kelime etmezse. “Ne oldu, başına taş mı düştü?” diye düşünüyoruz. Geçmişte seçim öncesinde Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları değişirdi, bağımsızlardan olurdu. Bunun nedeni, bu 3 alanda partiler arası oluşabilecek eşitsizliğin önüne geçmekti. Sonra Anayasa değişikliği ile bu ortadan kalktı. AKP bunu ortadan kaldırdı. Şimdi onun sonuçlarını görüyoruz. Geçmişte seçim güvenliğinin sorumlusu İçişleri Bakanları olurdu. Şimdi Süleyman Soylu, seçim güvensizliğinin bir numaralı müsebbibidir. Aslında geçmişte yapılanın ne kadar doğru olduğunun, şimdi yapılanın ise ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir Süleyman Soylu. Kendisi AKP’nin söylemsel olarak tetikçisi ve faaliyet olarak da militanı gibi çalışmaktadır. Herkese ağır hakaret etmektedir. CHP’sine, İYİ Partisi’ne, Saadet’ine ağır hakaretler yağdırmaktadır. Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan hakaret edince, Soylu da hakaret etmekten geri durmamaktadır. Seçim güvensizliğinin bir numaralı müsebbibi, seçimlerin adil ve demokratik olmamasının bir numaralı sorumlusudur.