Fransız sanatçı Eleonore Fourniau,Dengbêj Şakiro ve Mihemed Arif Cizîrî'nin sesi beni derinden etkiliyor

Çeşitli dillerde müzik yapan ve dengbêj Şakiro ile Mihemed Arif Cizîrî’den etkilenerek Kürtçe eserler seslendirmeye başlayan Fransız sanatçı Eleonore Fourniau, sesiyle büyük ilgi toplasa da “Daha yolun başındayım” diyor.

Fransız sanatçı Eleonore Fourniau,Dengbêj Şakiro ve Mihemed Arif Cizîrî'nin sesi beni derinden etkiliyor

Çeşitli dillerde müzik yapan ve dengbêj Şakiro ile Mihemed Arif Cizîrî’den etkilenerek Kürtçe eserler seslendirmeye başlayan Fransız sanatçı Eleonore Fourniau, sesiyle büyük ilgi toplasa da “Daha yolun başındayım” diyor.

Kürtçe ve Türkçe seslendirdiği eserlerle sosyal medya ve çeşitli müzik platformlarında büyük ilgi toplayan Eleonore Fourniau, son dönemin en çok dinlenen isimlerinden biri. Sesindeki farklı tını ile söylediği her ezgiye farklı bir ruh katan Fourniau, müziğini ve Kürtçe ezgiler ile Alevi deyişlerine olan ilgisini anlattı.

1987 yılında Paris’te dünyaya gelen Fourniau, hayatının 3 yılını Özbekistan’da geçirir ve burada hem Tarih bölümünü okur hem de piyano eğitimi alır. Anadolu topraklarında yapılan müziğe ilgi duyan Fourniau, 2010 yılında İstanbul’a gelerek İstanbul Teknik Üniversitesi’nde misafir öğrenci olarak eğitim görür. Kürt müziği ve kültürüne merakından dolayı Dengbêj Xalide’den ders alan Fourniau, bir süre Esman grubuyla çalışma yürüttükten sonra şuan Samaïa, Telli Turnalar gibi kendi projelerini yürütüyor.

Anadolu müziğine olan ilgisinden dolayı İstanbul’a geldiğini aktaran Fourniau 6 yıl kaldığı kentte yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir yıl kalacaktım aslında ancak emek verdikçe kalmak istedim. Her yıl burada kalmayı biraz daha uzattım” dedi. İlk zamanlar özel dersler aldığını anlatan Fourniau, “İlk önce hem ses eğitimi hem de saz eğimi aldım. Ondan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi konservatuvarına misafir öğrenci olarak gittim. 3 yıl boyunca orada derslere girdim. Ancak daha çok özel derslerden ve orada tanıştığım insanlardan öğrendiklerim oldu. Mercan Erzincan ile tanıştım. Birlikte müzik yapmayı teklif etti. Onunla birlikte bir repertuar hazırladık. Türkiye ve Avrupa’da beraber birçok konsere gittik. Konservatuarda arkadaşlarla tanıştım, onlarla da Kürtçe müzik grubu kurduk. Bu şekilde müzisyenlerle çalışa çalışa da birçok şey öğrendim.”

‘İLK DEYİŞLERLE TANIŞTIM’

Ailesinde doğu kültürüne bir ilginin olduğunu ifade eden Fourniau, annesi ve babasının Orta Asya ülkelerine yönelik araştırmalar yaptıklarını bu yüzden bu dünyanın kendisine yabancı gelmediğini söyleyerek, “İnsanlar ‘Bu ilgi nerden geliyor?’ diye şaşırabilir ama bu benim için biraz  normal” dedi.

Halk müziğini de Türkiye gelmeden önce bilmediğini belirten Fourniau, “Sadece sazın sesini duymuştum ve hoşuma gidiyordu. Türkü nedir, halk müziği nedir? Hiçbir şey bilmiyordum. Türkçe de hiç bilmiyordum. Her şeyi burada öğrendim. Sazı öğrenmek için ilk çaldığım eserler ve türküler tabi deyişler oldu. İlk deyişlerle tanıştım” diye konuştu.

‘DAHA YENİYİM ÖĞRENECEĞİM ÇOK ŞEY VAR’

Fourniau, “Genel olarak bir ülkedeki azınlıkların dilleri ilgimi çekiyor. Örneğin kendi ülkemde benim anadilim Fransızca Oksitan dilidir. Bu ülkede de Kürtçe diye bir dil olduğunu öğrendim ve ilgimi çekmeye başladı. Fransa’da da genel olarak insanlar Türkiye’de Kürtçe’nin konuşulduğunu biliyorlar. O yüzden bu konuya yabancı değildim. Ama tabi konservatuarda Kürtçe müzik öğrenmek mümkün değildi” diyerek Kürtçe’yi zor öğrendiğinden aktardı.

Dengbêj Xalîde’den ses ve gırtlak eğitimi aldığını dile getiren Fourniau, sonrasında arkadaşlarıyla konuşarak ve şarkı söyleyerek Kürtçeyi öğrendiğini söyledi.

Fourniau, bölgede yöre yöre derleme çalışması yapmak istediğini de söyledi.

FRANSA’DAKİ ASİMİLASYON ESKİLERE DAYANIYOR

Oksitan dili ile Kürtçe dilinin durumunu karşılaştıran Fourniau, “Biz çok uzun zaman önce asimile olmuşuz. Bazı bölgelerde yerel dil daha yaşıyor. Britanya dediğimiz bölge daha çok İngiltere’ye yakın Fransa’nın batısı diyelim o bölge de o dilde okullar var. Özel okullar ama yine de okullar var. Halk oyunları, müzik festivalleri çok olduğu için bu kültür hala yaşıyor. Bask bölgesinde de aynı şekilde. Oralar küçük bölgeler. O istisna. Ancak Fransa’nın diğer taraflarında Fransız ihtilalından sonra asimilasyon süreci uygulandı. Halk asimile oldu. Artık çok az kişi konuşuyor. Benim babam biz küçükken bizimle bu dil ile konuşuyordu. Ben o nedenle anlıyorum ama Fransızcaya yakın olmasına rağmen konuşamıyorum” diye belirtti.

Fransa’nın daha özgürlükçü olmadığını ifade eden Fourniau, “200 yıl önce anadilini okullarda konuşmak yasaktı. Kim konuşuyorsa öğretmenler tarafından dövülüyordu. Baskı altında yaşanıyordu. Asimilasyon çok çok başarılı olduğu için bu devlet için artık bir tehlike değil. Birkaç kişinin konuşması onlar için tehlikeli değil. Bu nedenle serbest. Fransa’da asimilasyon tamamen başarılı oldu” ifadelerini kullandı.

KÜLTÜRLER KAYBOLUYOR

Türkiye’de devlet politikası olarak uygulanan asimilasyona ailelerin oto sansürünün de eklendiğini aktaran Fourniau, şöyle devam etti: “Aileler çocuklar iş bulsunlar, zor durumda kalmasınlar diye dile önem vermiyorlar. Kürtçe olsun, Lazca olsun hangi dil olursa olsun kendi kendilerini öğrenirler diyor. Halbuki bir çocuğun dil öğrenmesi için ilk annesinin ve babasının yoğun olarak konuşması lazım. Yoksa bu dil de kaybolacak. Bu bir kültürün kaybolma sebebi olabilir.”

‘SAZIN KUTSAL BOYUTUNU HİSSEDİYORUM’

Fourniau , Alevi deyişlerini okuduğunda hissettiklerini de şu sözlerle anlatıyor: “Kopuzları, dede sazları olan üç tellileri ellerime aldığımda hem tarihi boyutunu hem kutsal boyutunu hissedebiliyorum. Alevi müziği çok derin bir tasarruf içeriyor. Ben her zaman sözlerini anlayamasam da deyişlerin sözleri çok derin.”

Dersim’e ait eserlerin müziğinden de etkilendiğini söyleyen Fourniau, özellikle Kurmançkî , Kurmancî eserleri ve Lazca eserleri öğrenmeye çalıştığını anlattı.

Kürtçe müziğe olan ilgisinin Dengbêj Şakiro ile Mihemet Arif Ciziri’den etkilenmesiyle başladığını dile getiren Fourniau, “Arkadaşlarımdan tesadüfen duydum sonra dinlemeye başladım. Dengbêj Şakiro hiçbir enstrüman kullanmadan çıplak sesle söylüyor. Çok güçlü bir sanatı var. Dile de çok hakim. Biraz rap müziğine benzetiyorum. Bir halkın yüzyıllar boyunca taşıdığı kültürü ifade ediyor. Bütün sözlerini anlamasam da bunu müziği dinleyerek anlamaya çalışıyorum. Mihemed Arif Cizîrî’nin ses tonu çok duygulu ve beni derinden etkiliyor” diye ifade etti.

‘BU YOLUN DAHA BAŞINDAYIM’

Kürtçe seslendirdiği parçalarının çoğunu kendisi dinleyerek ezberlediğini ve öğrendiğini sözlerine ekleyen Fourniau, “O yüzden seslendirdiğimde çok duygulanıyorum. Çünkü onları ben seçtim. Özellikle öğrenmek istedim. Birisi bana yardımcı olsaydı belki biraz daha düzgün söylerdim. Yalnız kaldım bu konuda” diye belirtti.

Bunun yanı sıra sıtranların seslendirmesinin çok zor olduğunu aktaran Fourniau, “Bu yolun tamamen başında olduğumu düşünüyorum. Daha fazla çeşitli yörelerin dengbêj parçalarını öğrenmek isterim. Bunun için o sanatı taşıyan insanlara biraz zaman geçirmem gerekiyor. Bir gün öyle bir imkan olursa öğrenebilirim” dedi.

Yaptığı projelerden bahseden Fourniau, en son projelerinden birinin Kanada da İran müziğini yapan bir grupla Soranca söyleyerek sahne aldığını anlattı.

MA / Sadiye Eser