CHP'li Barış Yarkadaş: AKP adını değiştirmeyi bile tartışıyor

CHP'li Barış Yarkadaş: AKP adını değiştirmeyi bile tartışıyor

Resmi olmayan sonuçlara göre AKP’li Binali Yıldırım’ın önünde seçimi tamamlayan CHP’li Ekrem İmamoğlu, AKP’nin itirazlarının sonuçlanmaması nedeniyle mazbatasını halen alamadı.

AKP’nin itirazı üzerine tüm ilçelerde geçersiz oylar, bazı ilçelerde de tüm oylar yeniden sayılırken, kimi ilçelerde de partilerin oy hanelerinin kaydırıldığı belirlendi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’da belediye seçimlerinin yenilenebileceğini söyleyerek tartışmayı yeni bir boyuta taşımış, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de aynı doğrultuda konuşmuştu. Bu çıkışların ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da “İstanbul’da seçimin yenilenmesini istiyoruz” demişti.

Son olarak, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), AKP’nin ‘yeniden seçim’ girişimlerine dayanak olarak kullanmak istediği anlaşılan İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde seçimin yenilenmesi talebini görüşmeyi erteledi.

Bütün bu süreci yakından takip eden eski CHP milletvekili gazeteci Barış Yarkadaş Diken'e konuştu.

AKP sadece İstanbul için mi korkuyor? CHP’nin kazandığı diğer büyük illerle ilgili kaygı taşıyorlar mı?

Bu konuda da çok kaygı taşıyorlar. CHP, İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana, İzmir, Bolu, Ağrı gibi büyükşehirleri yönetecek. Bu ne demek? CHP sosyal demokrat politikaları hayata geçirecek. Önce yoksullara kamu kaynaklarıyla yardım yapacak. Bugüne dek ulaşmakta zorluk çektiğimiz yoksul kesimlere ulaşacağız. Bu sosyal demokrat politikalarla yoksul kesimler, tarikat ve cemaatler olmadan da yaşamlarını sürdürebileceklerini görecek.

AKP kemik tabanını kaybedecek yani…

Evet böylece AKP’nin oy tabanı eriyecek. Yoksullarla din istismarı üzerinden kurduğu ilişki de bitecek. Özetle, 25 yıl önce çıktıkları yolculuk, İstanbul’un iki ilçe belediyesini kazanarak başlamış, tüm Türkiye’yi kapsamıştı. 31 Mart seçimleriyle de başladıkları yere geri döndüler. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart gecesi yaptığı balkon konuşmasında seçim sonuçlarını kabul etmişti. Sonra ne oldu, kimler araya girdi?

Erdoğan o konuşmada siyaseten yenildiğini kabul etmişti ancak yakın çevresi ona bu seçimi çevirebileceğini söyledi. Danışmanları, Pelikan adlı çevre, bu seçimi çevirip yeniden kazandırabileceklerini ona anlattılar. Erdoğan da ilk iki günün şokunu atlattıktan sonra İstanbul’u yeniden almanın hesaplarını yapmaya başladı. Ancak ne yapsalar olmuyor. 

Sürekli anket yaptıran AKP, İstanbul’da seçim yeniden tekrarlansa sorusunu merkezine alan bir anket çalışması yaptırdı mı?

Evet yaptırdı. Çok sayıda anket yaptırıyorlar. Bu kamuoyu araştırmalarında “İstanbul’da seçimler tekrarlanırsa hangi oyu verirsiniz” diye soruluyor.

Sonuç ne çıkıyor peki?

Seçimlerin yeniden yapılması toplumun yüzde 70’i itiraz ediyor.

31 Mart öncesinde yapılan tüm araştırmalar AKP’nin bariz bir oy kaybı yaşadığını ortaya koyuyordu. AKP bu oy kaybını neden dikkate almadı?

Aslında aldı, bugün yaşadığı hezeyan da bu yüzden. Artık ömrünü doldurmuş bir partiden bahsediyoruz. Siyaseten söyleyecek bir şeyi kalmayan, devlet partisi olmasına rağmen hızla inişe geçen bir AKP var. O yüzden Ankara’da AKP kulislerinde birtakım sorular dönüyor.

Ne gibi?

“AKP’nin ismini değiştirip yeni bir örgütlenme modeliyle yola devam etsek mi” diye soruluyor. Bunlar çok ciddi biçimde konuşulup tartışılıyor. Tabii seçim sonuçlarını yanlış yerde arıyorlar. AKP bu seçimi tanzim çadırlarını kurduğu gün kaybetti. Uçan Türkiye masalları tanzim çadırlarında ortaya çıkan yoksullukla sona erdi. Halkımız tanzim çadırlarında kendi gerçekliğiyle yüzleşti.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, “Binali Yıldırım yeniden meclis başkanı olsun, oyumu veririm” dedi. Yıldırım tekrar meclis başkanı mı olmak istiyor?

Binali Yıldırım, AKP ve MHP’nin yaptığı itiraz süreçlerinin bir an önce sonlandırılmasını istiyor. Yıldırım da çeşitli simülasyonlar yaptırdı. Oylar yeniden sayılsa bile belediye başkanlığı seçimini kazanamayacağını gördü. Yıldırım’a meclis eski başkanı olması sıfatıyla TBMM’nin yerleşkesinde bodrum katında mescitlerin olduğu alanda bir oda yapıldı. Ve Yıldırım da odasına dönmek için gün sayıyor. Yıldırım bence siyasi hayatını mevcut milletvekilliğini tamamlayarak sonladırmak istiyor.

Peki Binali Yıldırım’a 31 Mart gecesi “Kazandık” dedirten kimler?

Yıldırım, yakın çevresine “Ben pazar gecesi ‘Kazandık’ demezdim aslında ama AKP İstanbul il başkanı bana kazandığımı söylediği için ben kürsüye çıktım. Yoksa sonuçlanmamış bir seçim hakkında konuşacak kadar tecrübesiz değilim” diyor. 

Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan birlikte mi izledi seçimleri?

Hayır, Yıldırım Tuzla’daki evinde izliyor. Hatta ilk seçim sonuçları geldiğinde AKP İstanbul il başkanlığına gitmeyi tasarlıyor. Ancak seçimi kaybedeceği yönünde YSK verileri eline ulaştığında gece çok geç saatlerde il başkanlığına geçiyor. Yıldırım bu seçimi kaybettiğini kabullendi.

AKP İstanbul’da seçimleri yanilemek istiyor. Seçime hangi adayla gitmeyi planlıyorlar, yine Binali Yıldırım ile mi?

Ben yeni bir seçim olmaması gerektiğini söyleyerek cevabıma başlayayım. Eğer her şey AKP’nin istediği gibi gider, seçimler yenilenirse, Binali Yıldırım’ın kesinlike aday yapılmayacağını düşünüyorum. AKP kaybedeceği yeni bir isim arayacaktır.

Siz 31 Mart gecesi Ankara’dan bir kulis aldınız ve bunu sosyal medya hesabınızdan paylaştınız. O gece AKP’de neler yaşandı? 

31 Mart gecesi 23:30 sularında Ankara’dan bir bilgi aldım. Tayyip Erdoğan İstanbul’a dönme kararı alıyor. Abdülhamit Gül ve Süleyman Soylu ile görüşüyor. Ve o görüşmenin ardından Süleyman Soylu, Abdülhamit Gül, Kadir Topbaş bir toplantı yapıyor.

Ne konuşuluyor o toplantıda?

O toplantıda geçersiz olan 290 bin oyun geriye nasıl çevrileceği konusunda bir formül arayışına giriliyor. Bu sayede amaç seçimin Yıldırım’a verilmesiydi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Tüm sandıklar sayılmış olsa bile Yıldırım’ın 15 bine yakın fark yediğini gördüler.

Seçim gecesinde alınan hezimet sonrasında AKP’de neler yaşandı? 

Büyük kavgalar yaşandı. Bakanlar birbirini suçladı. Kimi bakanlar birbirlerinin üstlerine yürüdü. Binali Yıldırım’ın bu yaşananlara büyük tepki gösterdiği de bilinenler arasında.

AKP’nin tepe yönetiminde “Seçimleri kabul edelim” diyenler ve itiraz edenlerin olduğu iddia ediliyor. Gerçekten böyle bir yarılma yaşanıyor mu?

AKP’nin zirvesinde hala çok büyük kavgalar yaşanıyor. “Seçimleri kabul edelim” diyenlerin en büyük korkusu, İstanbul’un CHP’ye verilmediği takdirde ortaya çıkacak tepkinin daha da büyümesi. Ve bu tepkinin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’ye kaybettirmesine neden olması. Endişeleri bu. 

Peki ya seçimleri yeniletmek isteyenler? 

Türkiye’nin ekonomik damarının attığı şehirler, yani yüzde 67’lik ekonomik pasta artık CHP’li belediyelere geçtiği için direniyorlar. Pasta küçüldükçe AKP’deki kavga daha da büyüyecek. Böyle böyle AKP siyasi konjonktörle beraber ömrünü dolduracak ve tarihe karışacak. 

AKP’ye yakın medyada durum ne peki? 

AKP’nin seçimi kaybetmesinin en önemli faktörlerinden biri de tam da bu medyanın varlığı ve Albayrak’ın bu medya ile yakın ilişkisi. Medyalarının etki alanı git gide zayıflıyor ve artık bir işe yaramıyor. Erdoğan da bunu görüyor ve AKP medyasının önemli bir kısmına gereksiz yere para akıtıldığını düşünüyor. Bir süre sonra bu medyadaki belli gazete ve televizyonların kendiliğinden kapandığını görürsek şaşırmayalım. 

Bu gazeteler, kanallar en çok neyin tedirginliğini yaşıyor, tiraj düşüklüğünü değil herhalde? 

Yeni Şafak gazetesine bakın. Çok tedirginler. Gazetenin sahibi Albayraklar, İstanbul’da en büyük çöp işini yapan, İstanbul büyükşehir belediyesinin temizliğini yürüten şirkettir. Yani en büyük gelir kaynakları İBB ile yaptığı ticari ilişkilerdir. Çöp deyip geçmeyin. Çöp ölçülemez, bilinemez bir şeydir. Kaç kamyon çöp götürdüğünüz, ne kadarından geri dönüşüm elde ettiğiniz gibi bilgileri ne yazık ki kimse sağlıklı bir şekilde ortaya koyamıyor.

Erdoğan’ın etrafını kuşattığı söylenen ve AKP’nin politikaları üzerinde çok etkili oldukları iddia edilen Pelikancılar diye bir oluşum var. Pelikancılar 31 Mart seçimleri nereye çekmek istiyorlar sizce?

Pelikancılar provokasyon yaratmaya çabalıyor ama bence onları çok da ciddiye almayın. O kadar bastırmalarına rağmen Ankara seçimlerinin Yavaş’a verilmesini engelleyemediler. 

Pelikancılar Ankara’da ne yapmaya çalıştı da olmadı? 

Ankara’da 13 ilçedeki oyların yeniden saydırtılmasını istediler. Ancak YSK sadece Polatlı ilçesini saydırdı. Bakın namuslu bir ilçe seçim kurul hakimi Pelikancıları ezer geçer. Evet, ortalığı karıştırıyorlar ne de olsa çok büyük paralar kazanıyorlar. Özellikle hakim ve savcıları etkileyerek AKP lehine kararlar aldırtmaya çalıştılar. İnsanları gözaltına aldırıp tutuklattılar.

Pelikancıların da sonu mu geliyor yani? 

Evet artık o dönemin sonuna geliniyor. Bürokrasi, gidecek iktidarı çok çabuk görür, kokuyu alır. Bu yüzden de artık o iktidarın keyfi taleplerine yanıt vermez. O yüzden Pelikancıları çok ciddiye almayın diyorum. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan kararlarını verirken kimleri dinliyor?

Daha çok Berak Albayrak’ı, İbrahim Kalın’ı ve yakın çevresindeki birkaç ismi dinleyerek karar veriyor.

AKP’de yakın zamanda bakanlıklarda değişim olacağı söyleniyor. Siz bir duyum aldınız mı bu konuda? 

Evet, altı bakanın gideceği onların yerine AKP’den dört milletvekilinin yeniden bakan yapılacağı yönünde bir kulis bilgisine ulaştım. Ne de olsa AKP ve Erdoğan da MHP’nin kendisine dayattığı bu başkanlık sisteminin dışarıdan bakan atama yönteminin işlemediğini gördü. 

Peki Maliye ve Hazine bakanlığındaki isim Berat Albayrak değişecek mi?

Evet, Berat Albayrak’ın bakan olarak yoluna devam edeceği ama görev alanının değiştireleceğini biliyorum. Albayrak aslında Dışişleri bakanlığını da istiyordu. Ancak özellikle S-400 krizi ve NATO ile ilişkilerin bu kadar karmaşık hale geldiği bir dönemde ben Erdoğan’ın Dışişleri bakanlığını Berat Albayrak’a vereceğini zannetmiyorum.

Albayrak’ın akıbeti ne olur o zaman? 

Görüntüde bakan ama eskisi kadar etkili olmayacağı bir makama çekileceğini düşünüyorum.

Parti kurmayı bekleyen eski AKP’liler Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan bu seçim yenilgisinden sorra harekete geçecek mi?

Abdullah Gül ve yakın çevresinin bir parti kurma hazırlığı içinde olduğunu biliyoruz. AKP’nin 31 Mart seçimlerinde yenilgiye uğrayacaklarını gördükleri için daha önce parti kurmadılar. 

Niye? 

Eğer bir parti kurarak seçime girmiş olsalardı AKP’ye kaybettiren parti olarak anılacak ve lanetleneceklerdi. Gül ve yakın çevresi parti kurma girişimini AKP’deki inişi gördükleri için mayıs ayına erteledi. Gül ve çevresi AKP’nin 31 Mart’ta kaybedeceklerini biliyordu. Onların içinde de şu an bir tartışma var.

Hangi konuda tartışıyorlar? 

Genel başkan Ahmet Davutoğlu mu olsun yoksa Ali Babacan mı konusu tartışılıyor. Eğer bu konuda bir uzlaşmaya varırlarsa, siyaseten mayıs ayının sonuna doğru yola çıkacaklar. Abdullah Gül partinin içinde yer almayacak. 

Neden? 

Gül bu yeni partinin oluşturduğu sosyal taban üzerinden 2023 yılında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimleri için yol haritası oluşturacak. Gül eski partisinin genetiğini en iyi bilen üç kişiden biri ve AKP’nin artık raf ömrünün dolduğunu biliyor. Gül’ün söyleyecek bir şeyi var mı? Bence yok ama Gül sonuçta siyasi hırsı olan, ‘top ayağıma gelsin’ diye bekleyen bir siyasetçi. Özellikle onların güvendiği oyuncu Ali Babacan. 

Hangi konuda Ali Babacan’a güveniyorlar? 

Uluslararası sermaye çevrelerinden para getirebilecek, güven sağlayabilecek isim olarak Ali Babacan’ı pazarlıyorlar. Keza bu yeni oluşumda Mehmet Şimşek’in de olduğu söyleniyor. Bu isimler, İngiliz ve Amerikan sermayesiyle iç içe olan hatta onların buradaki temsilcileri olarak da adlandırılabilir. Kendilerine siyasi bir şans arayacaklardır.

AKP’li seçmenler sizce bu isimlerin oluşturduğu partiye nasıl bakar? 

AKP’nin oy tabanından ciddi destek alacaklarını düşünüyorum. 

Bahçeli bütün bu olanlara nasıl bakıyor? 

Bahçeli yeni rejimin sahibidir. Devlet Bahçeli’yi kimse “AKP’ye koltuk değneği oldu” diye değerlendirmesin. Bahçeli,15 Temmuz kanlı darbe girişimin ardından bir oyun kurmuş ve bu oyunu da istediği gibi yönetmekte. Ne yazık ki, muhalif çevreler Bahçeli’nin bu misyonunu kavramaktan uzaklar.

Ne açıdan?

Bakın, başkanlık sistemini Bahçeli geçirdi. Onu tetikleyen temel duygu, 7 Haziran sonrası kurulan geçici hükümette iki HDP’li bakanın yer almasıydı. Bahçeli kafasında öyle bir formül oluşturdu ki, HDP’liler hiçbir koşulda bakan olamayacak ve yönetimde yer alamayacaklardı. Bunun formulünü de dışarıdan bakan atama yöntemiyle ve başkanlık formülüyle ortaya koydu. Bu formüle bürokrasi içinden de destek alarak başkanlık sistemini kabul ettirdi. Erdoğan’da istemediği halde başkanlık sistemine geçmek zorunda kaldı.