Ahmet Önal: İran İslam Despotizmi ve Mustafa Selimı'nin İdamı

Ahmet Önal: İran İslam Despotizmi ve Mustafa Selimı'nin İdamı

YNK ve benzeri partiler, eğer bir miskal yurtsever ve milliyetçilerse, Mustafa Selimi'nin soruşturmasına açık olur ve hesabını ağır öderler. Böylece içine düştükleri ihanetlerine de neşter atar, temize çıkmak için mücadele ederler.

Ancak, 16 Ekim 2017'nin Qasim Sulemanîye Kerkuk'ü teslim edenler,  YNK'ya sekreter olmuşsa, onlarda. vakur bir tutum beklemek de beyhudedir, zordur.

Bu idam olayı;

Kürt yurtseverlerinin, yazarlarının, aydınlarının yıllardır, özüm salkımı misali meydanlarda aleni olarak, dünyaya adeta gösterircesine, tek tek ve toplu halde, sömürgeci ve jenosidal İran İslam Devleti tarafından asılırken, etkili ve yetkili parti yöneticilerinin sessizliği ile bu duruma varmalarına sebep oldular.

Bu durum, 1971 yılında Süleyman Muini ve arkadaşlarını Irana teslim etme ile tarihi tekerürdür ki, bu ihanet hali  yeterince teşhir edilmemiştir. Saitler olayını cesaretle irdelememiştir. Aynı şey Şemo'nun teslim edilmesi için de geçerlidir.

İşgalcisine, "iyi niyet gösterisi" lafını kullanıp, "grup grup hiç bir sonuç belirmemişken, diyaspora ve diğer mücadele alanlarından getirtip "teslim" ettiren, iç infazlarda çürütülen Kürt siyasilerin yaşadıkları ortada iken, böylesi teslimiyete "ölümüne seninleyiz" diyen, şuursuz ruh halini yaratanlar da sorumlu ve suçludur.

Sınırları ülke bazında değil de, parçalanmış hal üzerinde koruyanlar, kendi bölünmüşlüklerini değil, düşmanın  bölmüşlüğünü, şahıs ve partilerinin anlık rehavetleri hesabıyla  kaygıları haline getiren, düşmanın sınır bekçileri durumuna düşmüşlerdir. Burada Iran- KDP peşmergesi  Qadiri'nin, Qandilde öldürülmesi  ile aynı durumun benzer ve tekerrür ettiğini de hatırlamak ve bilmek önemlidir.

Kürt yurtseveleri; bu durumu kınamadan, aşmadan, ahlaklı yaşayamazlar. 

Hiç kimse, yakınındaki cürmü gizleme ahlakını içseleştirip, düşmek durumunda kalmamalıdır. 

Zira bu, Kürt geleneğine, kültürüne, onuruna ters olduğu kadar, ihanettir de.  Eğer bu gibi sınır bekçiliği ve ihanetlerin üstesinden gelinmezse; içimize bulaşan Korona virüsünden beter yıkıcı olur. Çünkü korona virüsü bizlerden bazılarını öldürür, sonuçta yakın bir sürede bir çare ve çözüm ile son bulunur.

Ama, yüz yıllardır, devam etmiş ve edecek biz Kürtlerin hali, kısa sürede nihai tarzda çözülmeden sürerse, çok acı olur!

Bir yazar, siyasi insan ve peşmerge olan Mustafa Selimi; mücadele edecek, tutsak düşecek, cezaevinde 17 yıl direnen bir esir olarak hapis yatacak,  arkadaşlarıyla hapis duvarlarını aşacak, bir parça özgür bildiği Güney Kürdistan'ı umudun adresi olarak seçeçek, parçalanmış sınırları çiğneyerek geçecek, Güney Kürdistan'da bir köye konaklayacak iken, YNK Asayışı  tarafından tutuklanıp, İran Islam despotizmine teslim edilecek, Iran Islam Devleti de onu alıp berdar/idam edecek... Kürt adaleti kesinlikle bu değildir.

Bu olay, şimdiye kadar yapılan ve hemen hemen tüm etkili Kürt partilerinin tarihinde bir marazi olarak, süre gelen bir durumdur. 

Mustafa Selimi'nin sömürgecilere teslim edilmesi olayı sıradan bir olay değildir. Tarihimizde, birikmiş, sorgulanmamış ihanetlerin doruğudur. 

Bu olay vesilesi ile tüm olayların açıklanarak teşhir edilmesi ile mümkündür. Yoksa, benzer olaylar şekil değiştirerek devam eder.

Bu ihanetlerin geçiştirilecek tarafı olamaz. Peşmergesini düşmanına teslim eden, öldüren, onurunu inciten yurtsever ve niştimanperver olamaz. Olsa olsa cahş olur..