'ABD Libya’da Türkiye ve Rusya’ya karşı harekete geçmeli'

'ABD Libya’da Türkiye ve Rusya’ya karşı harekete geçmeli'

Türkiye’nin son zamanlarda Libya’ya gerçekleştirdiği müdahale ABD’nin bölgedeki hayati çıkarlarını tehdit eden vekalet savaşları ve bölgesel enerji rekabetinin yaşanmasına sebebiyet veriyor. Çatışmalar büyüdükçe ABD’nin devreye girme ihtimali de zorlaşıyor. 

ABD eski Türkiye büyükelçisi ve eski Savunma Bakanlığı Müsteşarı Eric Edelman ile ABD-Avrupa Müşterak Gücü eski komutan yardımcısı Charles Wald, Breaking Defense adlı haber portalında kaleme aldıkları yazıda Avrupa’nın yanı başında enerji zengini stratejik bir ülke olan Libya’da Türk-Rus nüfuz mücadelesine müdahale etme zamanının geldiğini belirtiyorlar. 

Doğu Akdeniz’in ABD büyük stratejisi için kritik bir odak noktası haline gelmesi gerektiğini yazan Edelman ve Wald, bölgedeki ABD donanmasının varlığı ve Yunanistan ile daha güçlü savunma işbirliğinin bu amaçla atılan adımların somut göstergeleri olacağını ve Türkiye'nin agresif güç projeksiyonunu dengelemeye yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. 

ABD’nin Doğu Akdeniz için özel bir temsilci ataması çağrısında da bulunan ikili son zamanlarda önemli enerji keşifleri geliştirmek ve Türkiye'nin yıkıcı açık deniz iddialarına karşı bir denge oluşturmak için oluşturulan Doğu Akdeniz Doğal Gaz Forumu üyesi müttefik ülkelerle çalışması gerektiğini belirtiyor. 

Edelman ve Wald’a göre atanacak yeni elçi Libya ihtilafını sona erdirmek veya krizi hafifletmek için müzakere edilmiş bir çözüm konusunda diplomatik çaba göstermeli ve Libya ulusal çıkarlarına hizmet eden İslamcı olmayan bir rejim kurmalıdır. 

Uygun bir çözümün her şeyden önce geçen yıl şiddetin yoğunlaşmasına neden olan Türk ve Rus müdahalelerinin istikrarsızlık konusundaki askeri itici güçleriyle mücadele temeli üzerine kurulması gerektiğini aktaran ikili, ABD’nin mümkün olduğunca NATO üyelerini ortak bir tutum izlemeye ikna etmesi için çaba sarfetmesi çağrısında da bulunuyor. 

ABD’nin Libya sorununu arka koltuklarda oturarak izleme politikasının Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana bölgeye daha geniş şekilde odaklanılmasını gerektiren stratejinin uygulanmadığını gösterdiğini de yazan Edelman ve Wald, bölgeye daha fazla dikkat edilmesini gerektiren önemli jeopolitik ittifakların geliştiğine işaret ediyor. 

“Büyük deniz enerji keşiflerinin yapıldığı bölge Avrupa ve diğer alanlara toplu göç için ana arterdir. Yüksek riskli jeopolitik rekabet, Suriye'deki kalıcı varlığından sonra savaş uçaklarının yakın zamanda konuşlandırılması da dahil Moskova artan bir etki ile Libya’ya da geri döndü” diyen Edelman ve Wald şu görüşleri dile getiriyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimindeki stratejik duruşun derin dönüşümü başka bir faktördür. Bir zamanlar güvenilir bir müttefik olan Ankara’nın gambot diplomasisi, Müslüman Kardeşlere destek vermesi ve Rusya ile gittikçe daha yakın ilişkiler geliştirmesi ABD, Avrupa, İsrail ve Mısır gibi geleneksel ortaklarla gittikçe daha fazla çelişiyor.

Maruz kaldığı izolasyonu kırmak ve Müslüman Kardeşleri desteklemek için Türkiye, geçen yıl Kasım ayında Müslüman Kardeşler ve diğer İslamcı unsurların güçlü etkisi altındaki ABD tarafından da tanınan Trablus'taki hükümetle iki önemli anlaşma imzaladı. Halife Hafter liderliğindeki rakip Libya Ulusal Ordusu'na karşı askeri destek sağlama karşılığında Türkiye, enerji zengini sularda geniş haklar talep eden ikili bir anlaşma imzaladı.”

Türk askeri danışmanlarını, vekalet savaşçıları ve ileri silahların ortaya çıkışının savaşı daha da kötüleştirdiğini ve Trablus'u barış masasından uzaklaştırdığını aktaran Edelman ve Wald, Türkiye’nin imzaladığı deniz sınırı anlaşmalarının güçlenmesi için Trablus merkezli hükümetin askeri başarılar elde etmesine yardım etmeye başladığının altını çiziyor. 

Türkiye'nin oynadığı kumarın tıpkı Kovid-19 gibi Libya'daki çatışmayı daha da kötüleştirdiğine vurgu yapan ikili, gelişmelerin bölgede İŞİD’in yeniden canlanması için alan yaratabileceğini ve Avrupa'ya yeni mülteci dalgaları riskini artırabileceğini belirtiyor. 

ABD’nin resmi olarak Trablus hükümetinin yanında durmasına rağmen ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz yıl Trablus’u ele geçirmek için harekete geçen Hafter’in operasyonunu onayladığını aktaran Edelman ve Wald, Washington’ın Avrupa ve BM’den farklı olarak “insani amaçlı ateşkes” çağrılarından başka hiçbirşey yapmadığına işaret ediyor. Bu uzak durma yaklaşımının ilk etapta Libya'yı daha da istikrarsızlaştırmaya iten Türk müdahalesini beraberinde getirdiğini de yazan ikili, yazının sonunda şunları belirtiyor: “Hastalıkla mücadeleye yardımcı olmanın yanı sıra, sağlanacak ateşkesler de savaşın sona ermesi için müzakerin önünü açabilir.

ABD’nin uzun süreli yokluğu Libya’da çatışmaların derinleşmesi ve bölgesel vekalet savaşının genişlemesine müsaade edici bir neden oldu. ABD şimdi, Libya daha fazla kaosun içine yuvarlanmadan ve Doğu Akdeniz'I etkilemeden önce, savaşı sona erdirmek için ortak çaba göstermelidir.”